Norveç Helsinki Komitesi ve İnanç Özgürlüğü Girişimi tarafından hazırlanan "Türkiye'de Din veya İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu" yayımlandı. Raporda, Türkiye'ye din ve vicdan özgürlüğü konularında uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olmayan noktalarda bazı tavsiyelerde bulunuldu. Tavsiyelerden birisi de "nüfus kayıtlarındaki din hanesinin kaldırılması" oldu. Raporda, kişilerin din ve inançlarını kendi tercih ettikleri şekilde ifade etmelerinin sağlanmasını istendi. Çipli nüfus cüzdanlarında din hanesinin bulunduğu belirtilen raporda, "Kişi bu haneyi 'tercihine göre' din veya inancını yazdırabileceği gibi boş bırakmayı da seçebilir. Bu bilgileri yalnızca yetkili kamu görevlileri görebiliyor. Ancak söz konusu kamu görevlilerinin İslamiyet dışında bir dinin yazılı olduğunu veya din hanesinin boş bırakılmış olduğunu görebilmesi din veya inanca dayalı ayrımcılık riski yaratıyor" dendi. Din ve inanç özgürlüğü alanında çalışmalar yapan ve raporu kaleme alan Doktor Mine Yıldırım, Türkiye'de din veya inanç özgürlüğü alanında uzun süredir varlığını sürdüren meselelerin hala çözümlenmeyi beklediğini söyledi. Yıldırım, bu sorunların çözümü için yürütme, yasama ve yargı organlarının çok yönlü çabalaması gerektiğini belirtti. 'MEB ayrımcılık içermeyen muafiyet uygulaması için adım atmalı' Dini eğitim alanında da bazı tavsiyelerin yer aldığı raporda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulmak isteyen öğrenciler hakkında Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) ayrımcılık içermeyen bir muafiyet uygulaması için ivedilikle adım atması talep edildi. Raporda ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan Müslüman kadınların camilere eşit erişiminin güvence altına alınması da talep edildi. Cemevlerinin, Protestan kiliselerinin ve Yehova Şahitleri ibadet salonlarının ibadet yeri olarak tanınması çağrısı yapıldı. İşyerlerinde yaşanan ayrımcılıklar Raporun hazırlanmasında çeşitli din veya inanç topluluklarından ateist ve deist gruplara; ilgili sivil toplum kuruluşlarından İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Elazığ, Mardin ve Diyarbakır'dan insan hakları savunucularının olduğu 50'den fazla kişiyle görüşüldü. Rapor; ateist, deist ve agnostik kişilerin çalıştıkları işyerlerinde, aile içinde ve eğitim sisteminde, düşünce ve inanç özgürlüklerine yönelik olarak sık sık ihlallerle karşılaştığı sonucuna ulaştı. 'Vicdani ret anayasal hak olarak tanınmalı' Raporda, Türkiye'nin zorunlu askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkını tanımadığı vurgulanırken, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi'nin, Türkiye'nin askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkını tanımayarak din veya inanç özgürlüğünü ihlal ettiği yönündeki tespiti de hatırlatıldı. Askere gitmeyi reddedenlerin eğitim hakkı, çalışma ve seyahat özgürlüğü gibi olası ihlallerle karşılaşabileceği raporda altı çizilen başlıklardan oldu ve "Askerlik hizmetine karşı vicdani ret gecikmeksizin anayasal hak olarak tanınmalı" denildi. Raporda ayrıca din görevlilerinin eğitimine ilişkin ayrımcılık yapıldığı da belirtti: "Sünni Müslüman din görevlilerinin eğitimine tahsis edilen kamu kaynakları karşısında diğer dinlerin görevlilerinin eğitimi için hiçbir kaynak ayrılmamasının yarattığı çarpıcı eşitsizlikler henüz giderilmiş değil. Alevi cemaati, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Protestan cemaati gibi dinî topluluklar din görevlilerine Türkiye'de eğitim veremiyor." Raporda öne çıkan bazı başlıklar :