Fatıma Ana’nın Elinin Sırrı
2023-05-14 10:37
Hz. Fatıma, Peygamber efendimizin Hatice Ana’dan olan ve soyunun sürdüğü kızıdır. Peygamber efendimize, “soyu kesik” diyenlere karşı
Allah “biz sana Kevser’i verdik” diye ayet göndermiştir. Hz. Fatıma, Kevser suresinin iniş sebebidir. Erkek evladı olmadığı için soyunun
devam etmeyeceği söylentilerine karşı, Hz Muhammed’e Kevser suresiyle soyunun Hz. Fatıma ile devam edeceği müjdelenmiştir.
Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Kızım Fatıma, bedenimin bir parçasıdır, gözümün nurudur, kalbimin meyvesidir,
bedenimdeki ruhumdur, insan şeklinde bir huridir. İbadet mihrabında ayağa kalktığında yıldızlar yeryüzündekilere nur saçtığı gibi, onun
nuru da gökteki meleklere öyle nur saçar.”
Hz. Muhammed’e vahyin ilk geldiği yıl dünyaya gelmiştir. Bizzat Resulullah’ın terbiyesi altında, İslami eğitimin en yüksek derecesini
almıştır. Çok mütevazı ve örnek bir hayat sürmüştür. Kuran’ı yorumlama kabiliyeti vardır. Bu anlamda İslam âleminin önemli bir şahsiyetidir.
Peygamber Efendimiz Fatıma’nın, bu üstün vasıfları kendi çabasıyla elde ettiğini vurgulamış, “Bu âlemde bazı mertebelere erişmek için,
Peygamber kızı olmak da yeterli değildir,” demiştir. Ve kızı Fatıma’yı kazandığı bu vasıflarla ilklerin ve sonların Seyyidesi (efendisi)
olarak tanıtmıştır. Dönemin kadınları bir sorunla karşılaştıklarında Fatıma’ya gelirlerdi. O da “Kafanızdaki her soruyu utanmadan gelin,
sorun,” derdi.
“Tarafımızdan âlim olanlar, kıyamet günü haşir olduklarında onlara çaba ilim ve halkı hidayet ettikleri miktarınca sevap ve mükâfat
verilir.” Bu anlamda kadınlara bıkmadan yılmadan İslam’ı anlatan bir mürebbiyeydi.
Resulullah’a “Fatıma sadece kendi asrının kadınlarının mı büyüğüdür?” diye soruldu. Bunun üzerine Hazret şöyle buyurdular: “Kendi asrının
kadınlarının büyüğü olan Meryem’dir. Kızım Fatıma, geçmiş ve gelecekteki bütün kadınların en üstünüdür.”
Böyle nurlu, böyle özel bir Hazretin eli de tabii ki şifanın, ilimin, şansın elidir. Fatıma, Peygamber efendimizin bedeninin parçası ve
bedenindeki ruhuysa, “Fatıma’nın Eli” de Peygamberimizden bir parçadır.
Fatıma’nın Eli, nazarlık olarak ve kötülüklerden korunmak, kem bakışlara karşı kullanılır. Yıllardır “Fatıma’nın Eli” olarak kolye,
küpe, ev aksesuarları olarak kullanılan bu 5 parmak, aynı zamanda İslam’ın 5 esasına vurgu yapmaktadır.
İslam’da Tevhid, Nübüvvet, Velayet, Mead (Ahiret) ve Adalet anlayışını temsil etmektedir.
Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma’ya gönderme yapılır.
Fatıma’nın eli şans getiren bir tılsım olarak da kullanılmaktadır. Bu figürü taşıyanların sabır ve sadakat erdemleri kazanacağına inanılır.
Bolluğun, bereketin, şansın sembolü olarak kullanılır. Fatıma’nın elinin kem gözlerden koruduğuna inanılmaktadır. Kapı girişlerinin
üzerine kötülükleri koruma amacıyla işlenen motif biçimsel olarak Arapça harflerle “Ya Allah” yakarışını anımsatmaktadır.
Anadolu’da kadınlarımız yemek pişirirken, “Fatıma’nın Eli” ile yaptıklarına niyet ederler ki yemekleri lezzetli olsun. Anneler karnı
ağrıyan çocuğuna, “Fatıma’nın Eli” ile dokunurlar ki, yavrularını şifalandırsın diye.
El motifinin Hz. Muhammed ve onun ailesine duyulan sevginin bir işareti olarak mezar taşlarına işlendiği de belirtilmektedir. Bu mezar
taşlarının Caferi mezhebine mensup yörelerde yoğunlaştığı görülmektedir. El motifinin aynı zamanda İslam sancağının ellerde
taşındığını ve bunun sürekliliğini simgelediği ileri sürülmektedir.
Fatma, kocası Hz. Ali’yi görünce o sırada pişirmekte olduğu helvaya şaşkınlıkla elini daldırır ve karıştırmaya başlar. Kocası, durumu fark
edince Fatma’nın elini tencereden çıkartır. Fatma’nın eli, yüzyıllardır sahiplerine şans getirdiğine ve onlara sabır ve sadakat
erdemleri verdiğine inanılan bir tılsım haline gelir. Bu nesne genellikle “Fatma’nın Eli” olarak bilinilirse de Araplar
arasında ‘Hamse Eli’ diye anılır. Hamse, 5 demektir ve bir elin parmak sayısını gösterir.
“Tanrı kâinatı yarattığında, daha siyah parçaları yokken, yer ve gök su iken kandilde bir nur parladı. Bu nurun içinde bir kadın gözüktü.
Başında bir taç, 2 kulağında 2 küpe, belinde de bir kemer vardı.
Cebrail nur içinde kadını görünce şaşkınlığa düştü. Hakk’a niyaz etti, kim olduğunu bilmek istedi:
Hakk’tan bir nida geldi, dedi: “Ey Cibril, O, Cennetin Seyyidesi Fatıma-tüz Zehra’dır.”
Cibril sual etti: “Ey Tanrım, ne kadar güzeldir.” Tanrı buyurdu: “Biz O’nu nur âlâ nur’dan yarattık.”
Cibril sual etti: “Ya Rab, başındaki nedir?”
Tanrı buyurdu: “Başındaki taç, Tac-ı Devlettir ki bu Muhammed Mustafa’dır.”
Cibril, belindekini sual eyledi:
Hakk buyurdu: “Ya Cibril, belindeki de Kemer olup, Fatıma’nın helâli olan Ali’dir.”
Cibril sual etti: “Kulaklarındaki nedir?”
Hakk buyurdu: “Şebber-ü Şübber (Hasan ve Hüseyin) Cennetin Efendileri.”
Bu mistik anlatımda Fatıma, başında tacıyla cennet kadınlarının efendisi olarak tanımlanır. Nasıl ki Meryem Ana’ya cennetin kraliçesi
denir, aynı şekilde Hz. Muhammed de Fatıma’nın cennet kadınlarının efendisi olduğunu söyler. Babası Hz. Muhammed, ona ayrıca “Ümmü Ebîha”
yani “Babasının Annesi” takma adını verir.
Ayrıca Hz. Muhammed’in soyu “Kevser” olarak nitelenen Fatıma’dan devam eder ve kâh bereket kâh şifa için Fatıma’nın Eli’nden yardım istenir.
Bu benzerlikler ve niteliklerden hareketle Ana Tanrıça arketipiyle Fatıma arasında bir bağ kurulabileceği öne sürülür.
Annemarie Schimmel de, “Tanrı’nın Yeryüzündeki İşaretleri” adlı eserinde Fatma’nın Eli’nin önemine dikkat çekiyor:
“Parlak gümüş ya da altın mücevherler üzerine kazınan ya da kırmızı boyayla çizilen, bazen de evi koruması için duvara çizilen Fatma’nın
Eli, İslam dünyasında en sevilen muskalardan birine kaynak olmuştur.
Bu el, genellikle Sufilerin kullandıkları asa ya da değneklerin baş tarafını oluşturur. Ayrıca Ali ya da 12 İmam’ın isimleri, bazen metal
bir ‘Fatma’nın Eli’nin üzerine kazınır.”
Anadolu’nun pek çok yerinde Fatma’nın Eli ile ilgili inançlar mevcut. Konu hakkında görüşlerini aldığımız Prof. Dr. Beyza Bilgin, halk
arasında genellikle kolye olarak kullanılan Fatma’nın Eli’ndeki 5 parmağın, sülalenin 5 üyesi, Hz. Muhammed, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin’i sembolize ettiğini belirtiyor.“Annem fırına yemek koyarken dahi ‘Benim elim değil, Fatma’nın eli koyuyor,” derdi.
İlaçla geçmeyen ya da ilaca gerek olmayan hastalıkların, Fatma’nın Eli’yle dokunulduğunda, dua okunduğunda iyileşeceğine inanılması ise
bu inancın ne kadar hayatın içinde olduğunu kanıtlıyor. Prof. Bilgin, Hz. Fatıma’nın Hz. Muhammed’in kızı olduğu ve bilgileri ilk elden
öğrendiği için önemli olduğunun da altını çiziyor.
Share This